Doğu Hristiyanları'na uzun yıllar Katolikliği telkin ederek kendisine bir cemaat yaratmak için girişimlerde bulunan Papalık, amacına ulaşmak için doğu dillerini ve kültürünü bilen misyonerler yetiştirmek amacıyla 1627'de Roma'da "Propaganda Koleji"ni kurdu.
Koleje alman her papazın daha okula kabul edildiği gün hangi milletin içerisinde çalışacağı belirleniyor ve ona göre sağlam bir ilahiyat tahsilinin yanısıra sıkı bir lisan ve kültür eğitimi de veriliyordu.
1642'de İstanbul'a gelen Clement
Galano, Osmanlı Ermenileri içerisinde misyonerlik faaliyetleri yürütmesi için papalık tarafından gönderilen ilk isimdi.
Kendisini bir Ortodoks rahibi olarak tanıtan Galano, kiliselere rahatlıkla girip çıkmış, öğrencilere dersler vermiş ve bu sayede birçok ailenin evine girmeye de imkan bulmuştu. Ama kısa sürede asıl niyeti anlaşıldı ve bir daha geri dönememek üzere sınırdışı edildi.
Papalığın misyoner faaliyetleri ise kesilmeden devam etti, İstanbul'dan başka Anadolu'nun da birçok yerine
misyonerler gönderdiler ve mezhep değiştirmelerden doğan sorunlar 1830'lu yıllara kadar Osmanlı'nın başlıca iç problemlerinden birini teşkil etti. Her padişah, bu soruna çözüm bulmaya çalıştı. 1701'de dönemin hükümdarı İkinci Mustafa üzerindeki etkisiyle tanınan Şeyhülislam Feyzullah Efendi, Erzurum kadılığı yıllarından tanıdığı ve mezhep değiştirmelere karşı olduğunu bildiği Tokatlı Avedik'i, mezhep kavgalarına karşı çalışması için İstanbul'a davet etti. Ağustos 1701'de İstanbul'a gelen Avedik Piskpos, Şeyhülislam Feyzullah Efendi'nin tavsiyesiyle "patrik kaymakamı" tayin edildi ve İstanbul'un çeşitli semtlerinde Ortodoks ve Katolik münakaşasının yatıştırılması için vaazlar verdikten sonra Şeyhülislam'ın tavsiyesiyle Edirne'ye gitti.
7 Mart 1702'de, Edirne'de bulunduğu sırada yine Şeyhülislam Feyzullah Efendi'nin yardımıyla İstanbul Patriği tayin edildi.
Padişahın üzerinde büyük tesiri olan Feyzullah Efendi adeta devlet içinde devlet kurmuş ve birçok makama kendi adamlarını yerleştirmeyi başarmış, hatta Osmanlı tarihinde bir ilk olarak kendi vefatının ardından yerine oğlu Fethullah Efendi'nin şeyhülislam tayin edilmesi için padişahtan bir ferman bile almıştı. Bu gücünü kullanarak Ermeni patrikliğine uzun yıllardır tanıdığı ve kendisine yakın bir isim olan Avedik'i tayin ettirerek Kudüs Patrikliğini de lağvetti ve bu makamı da Tokatlı Avedik'e bağladı.
Fransızlar'in nefreti
Piskopos olarak gittiği Edirne'den İstanbul Patriği olarak dönen Tokatlı Avedik'i Bakırköy'de büyük bir kalabalık sevgi gösterileriyle karşıladı. Yeni patriğin Katolikler'e karşı soğukluğunu bilen Darphane-i Amire'deki bazı Katolik Ermeniler, Avedik'i devirmek için çalıştılarsa da bunların önüne yine Feyzullah Efendi çıktı. Tokatlı Avedik, patrikliği boyunca mutedil bir siyaset izledi, mezhep değiştirenlere karşı baskı uygulamadı ve bu kişilerin vaazlarla, derslerle geri kazanılmasına çalıştı ama bu faaliyetleri yüzünden Katoliklerin hamisi olduğunu söyleyen Fransa ile ve İstanbul'daki Fransız elçisi Feriol ile sık sık çatışmak zorunda kaldı.
Tokatlı Avedik bir sene kadar sürgün hayatı yaşadıktan sonra 29 Eylül 1704'te sadrazamlığa getirilen Kalaylıkoz Ahmed Paşa tarafından affedildi. İlk olarak Halep'e gitti, buradan Erzincan'a geçmeyi düşünürken İstanbul Patriği Nerses'in öldüğü ve kendisinin tekrar patrikliğe tayin edildiği haberini alınca başkente döndü.
Edirne'de çıkan isyan
Bu sırada Feyzullah Efendi'nin devlet idaresine fazlasıyla karışması, birçok kimseyi azletmesi, halkta içten içe tepki yarattı. Feyzullah Efendi'nin İstanbul yerine Edirne'yi başkent yapacağı söylentileri bardağı taşıran son damla oldu ve 1703'te tarihe "Edirne Vak'ası" olarak geçen isyan başladı. Feyzullah Efendi ve kendisinden sonra şeyhülislam olması için ferman aldığı oğlu Fethullah Efendi, isyancılar tarafından yakalanarak halkın içinde yarı çıplak vaziyette ve türlü hakaretlerle gezdirildikten sonra öldürüldüler. Feyzullah Efendi ve yandaşlarına karşı olan bu nefrete kendisinin de hedef olacağını farkeden Tokatlı Avedik, Anadolu'ya kaçmaya karar vererek İstanbul'dan ayrıldı fakat Üsküdar'da yakalanarak Yedikule Zindanı'na hapsedildi ve Fransız Elçisi Feriol'un baskıları üzerine de Avrat Adası'na sürgüne gönderildi.
Tokatlı Avedik bir sene kadar sürgün hayatı yaşadıktan sonra 29 Eylül 1704'te sadrazamlığa getirilen Kalaylıkoz Ahmed Paşa tarafından affedildi. İlk olarak Halep'e gitti, buradan Erzincan'a geçmeyi düşünürken İstanbul Patriği Nerses'in öldüğü ve kendisinin tekrar patrikliğe tayin edildiği haberini alınca başkente döndü.
|